0

Dörtdönümüm gelmiş, kutlasak mı!

Zaman, dertlerimizin sadece şeklini değiştiriyor.

Misal ben; 2 yıl önce de, 3 yıl önce de, 5 yıl önce de aynı sorunla cebelleşiyordum: Bu hayatımla tutup ne yapmalı? Her defasında değişen sadece; arasından seçip beğenip almam beklenen alternatifler. Daha doğrusu, bir takım ayrıntılar. Dolayısıyla aslında suni alternatifler. Dipteki tortu aynı: Kurumsal çarkların içinde devir-daim, devir-daim, devir-daim ve devir-daim... Bir şeyi satmanın değişik sektörlü, ürünlü, kanallı kombinasyonları.

Bu şehrin yedi tepesinden birinde (adeta “konuşlanmışlığını” şimdi fark edince birden ürperdiğim) o “Havva’nın bahçesi”nden kopup, gerçeğin göbeğine düştüğüm zaman; şu an yaptığım işi yapmak istediğime o kadar emindim ki… Herhalde bu yüzden üniversiteyi “şıp diye” dedikleri türden okudum-geçtim. Her nedense, okul yılları kafama hep lise yılları olarak kazınmış kaldı; 4 sene lisans eğitimi aklımda ders, okul, eğitim namına - en azından recencyden mütevellit - çıkması gereken üst sıralara erişemedi.

Sevdiğim şeyi okudum; evet bunu yapabilmiş olan sanıyorum azınlığımsı bir kitleye mensup olmak güzeldi. Sevdiğim şekilde okudum. Aslında adına sözlük dense de olur ders kitaplarım, tonlarca okuma ödevlerim, “önemli amfi derslerine önden sıra kapmak” gibi mevhumların olmadı; 4 sene boyunca ortaokul lisede toplam 7 yıl vermediğim kadar çok yoklama vermiş olabilirim. Boğaziçi'lilerden başka herkesin ağzını açık bırakan manzaraya ben de ağzı açık baktım sayılır; Cennetin yanı başında Arafta 4 sene kaldım desem, Hisar kampüs gülleri ne demek istediğimi anlayacaktır. Yine de bir üniversiteyi okuması en zevkli şekilde okudum; buna olsa olsa alternatifleri bilmeden konuşmanın abartma payını eklemek gerekebilir… şartsa.

Kendinden (en azından ne istediğinden) emin, pazarlamanın gülü olacak kızdım. Nitekim, oldum da. Ve bir üniversite hayatına eşdeğer süredir çalışırken, okurken sevdiğim şeyi yapmaya da severek devam ettim. Ne mutluydu bana!

Ömrünü en fazla didiklediğimiz aşk ne kadar yaşıyor bilmiyorum. Yine de bunca kadavra muamelesine, ne kadar yaşıyorsa iyi yaşıyor sanırım! Peki çalışmanın ömrü yok mu? Varsa 4 yıl mı? Ya da 4 yıl benim standby sürem mi? Üniversiteyi 1. olarak bitirip master deyince cüzamlıymış gibi kaçan herhalde sayılı insanlardan olmam…4 yılda pilim tamamen tükendiği için mi?

Öyle ise, anlayacağım…Yıl 2009.
Yine “dört-dönümüm” gelmiş benim!

0 yorum: