2

Buzdolabına attım, bozulmaz

Buzdolabı iyidir. Sağlamdır. Bozulduğuna en az rastladığım elektronik edevattır buzdolabı. Aynı zamanda da başına en az iş çıkaran beyaz eşyasıdır evin. Ne çamaşır makinası gibi çalıştır boşalt, ne süpürge gibi tak süpür türünde sevimsiz eylemlere sokar bir buzdolabı seni. Yalnızca ve yalnızca, sevdiğin şeyleri sevdiğin şekilde muhafaza etmeye soyunur. Kendi kendine yeter ve adı üzerinde cool'dur. Sakin, anlaşması kolay.

Şu an yanıbaşımdaki buzdolabı ile birbirimize bakıyoruz. Aklımdan belki ilk kez içinde ne olduğu değil, yukarıdakiler geçiyor. Birden, her zamankinden (farklı diyemesem de) derin bir yalnızlık arzusu çöküyor içime. Hani keşke şu buzdolabı ve ben başbaşa kalsak. İçimdekileri önce şöyle bir önüme döküp, sonra dolaba kaldırsam. Kapağı kapatsam, ışık sönse, soğutma sistemi bir süre homurdandıktan sonra tekrar o ağır, statik ve bir süre sonra duymamaya başlayacağım mırıldanmasıyla devreye girse; hayatımıza kaldığımız yerden devam etsek. Ben kapağı açana kadar ışığı hiç yanmasa, kimse içindekilere dokunmasa. Hepsi taze kalsa. Başına gelip giden, mütemadiyen içinde ne var ne yok diye açıp buzlarını eritenler filan olmasa. Çok şey mi istiyorum?? Buzdolabı da ben de yalnız varlıklarız, bırakın bizi!

2 yorum:

ES dedi ki...

Elektrikler gidene kadar ya da uzun upuzun bir yolculuğa çıkmadan önce kapağını açık bırakıp kenarına havlu sıkıştırana kadar yanlızsınız, sizi bırakıyoruz !

Unknown dedi ki...

Diğer bir deyişle, asla değiliz... Aylarca gidip gelmemek özgürlüğü, yine hüzünlendim bak bir de bunu yazmalıyım, hmmm...