0

Ayağımıza dolananlar

Onlara kimsenin özel bir sevgisi yoktu başta.Ancak yağmur arada serpiştirme modundan bardaktan boşalma moduna geçtiğinde, ya da ilk ve orta derece okulları tatil eden kahraman kar olduğu zaman bir önceki sene tıkıldıkları dolap diplerinden, yatak altlarından çıkarılırlar, belki boyanırlar ve kışlık gardrobun her türlü pantolon etek paltosunun altına, çoğu zaman uyum gözetmeksizin geçirilirlerdi.

Önce boyları kısaldı. Havalar soğudukça dizlere uzanan çizmeler, ağaç kökü misali yerkabuğu istikametinde boy atarak anca bilekleri kapar hale geldi. Akabinde ortalama dişinin ideal standartlar ile boy ölçüşmekten uzak bacak ölçüleriyle, göz aşinalığından çok göz zevkine kasteden görüntüler ortaya çıktı. Çoğunluk için belki ilgili bölgenin en ince uzvu olan ayak bileği de kamufle olunca; orada bile yeterince beğendiğimize emin olamadığımız podyumları, tabloid sayfalarını, Kate Moss ve muadillerini aradı gözler.

 Sonra burunlar uçtu. Bir baktık, çizmeden bootie'ye dönen şey kış uykusundan da uyanıp sayfiye moduna geçmiş.Ayak tırnakları ifşa oluvermekle kalmadı, bağcıklar şeritler, bantlar derken bootie de sıkıcı bir bottan ne idüğünü şaşmış moda kurbanlıklarından biri olduğu yolculuğunu şimdilik tamamladı denebilir.



Tabii, bütün bu evrimleşme sürecinde botu "giymeyi" de sürdürüyoruz. Pek tabii her evrimleşme süreci gibi, bunun da bir adaptasyon süreci bulunmakta...








0 yorum: