0

No land


A wish ..., originally uploaded by blurredfoto / Aron.

Epey süre düşündüm, nedir diye. Ve nasıl olur da, bu şekilde olur.

Durup dururken seni beklemediğin bir anda, alakasız bir yerde, mesela saçmasapan bir filmin ilgisiz bir sahnesinde yakalar. Daha evvel defalarca duyduğun bir şarkıdır, veya kulağına çalınmış bir melodi, ya da bir yerlerde muhakkak tanışmış olduğun bir şiirin dizesi. Ve kısacık bir anda; gözlerinde tuhaf bir ıslaklık bırakarak, en az geldiği kadar ani ve gizli kapaklı bir biçimde, gider- nereden damladığını anlayamazsın bile. Derler ya, sanki içinden şeytan geçmiştir. Ya da bulut demek daha doğrudur belki.

Sonra bakarsın, ilgisiz, alakasız, saçmasapan sandığın şey aslında son derece ilgili, alakalı ve anlaşılırdır. Sadece, onun içinde ateşlediği fitilin ucunu bulmanla gözlerini silmen arasında geçen süre standardın biraz üzerindedir, o kadar.

Oraya uzanırsa kolun eğer, o kadar dip bucağa erişebilirsen şayet, göz yaşının şıpladığı tabana neyin çöreklendiğini de görüsün. Gelir eline. Kokusu, tadı, dokusu her defasında farklı olsa da; yalnızca bir tane adı vardır; ve hiç değişmez. Teslim olmak. Teslim olmak, hayattaki en tatlı huzurdur aslında.

Sonra düşünürsün. Ölüm teslimiyetlerin sonuncusu değilse, nedir? Ve ölene kadar, sıkılmadan yorulmadan teslim olmaya adanmışızdır. Ve her teslim oluşu iple çekeriz, çoğu zaman bunu anlamadan. Hatta tam aksini düşünerek. Aksi değilse de, başka bir türlüsünü sanarak.

Aşık olduğumuzu sanırız mesela, gönül bir asi duruşa, ısrarlı bir bakışa, bir hesapsız harekete düşüverir. Bir filmde bir adam bir kadını tutar çeker kolundan, anlamsız kalabalığın zorlama salınımlar içinde oradan oraya sürüklendikleri izbe dans pistinden kurtulmuştur kadın; mest olmuş bakakalırız. Allahım ne aşk. Nasıl bir tutku! Her birimiz tek tek dibini düşürerken, en azından bir anlığına, böylesi bir heyecan tufanına kapılıp gitmek için; aslında dua etmekteyizdir, o görünmez el tutup her birimizi kendi yığınından çekip alsın, üzerindeki tozu üflesin ve boş bir rafa kaldırsın diye.

Aslında tutkuyu ve heyecanı değil; tutkuyla ve heyecanla huzur ve güven dolmayı isteriz. Hep. Bir süs biblosu kadar çekimser, kayıtsız ve edilgen olabilmeyi; hayatta bu seçeneğe sahip olabilmeyi dileriz. Yorulduğumuzda, sandalı kıyıya çekip düşünmeden teslim bayrağını çekebilmeyi ...

Ama bazen kıyı uzaktadır. Görünürden kaybolup gitmiştir. Ve uçsuz bucaksız denizin ortasında olup, orada kalmak gerekir işte; sandalı da, kıyıyı da, bayrağı da görebilmek için.

0 yorum: